Kapıyı açtı. İçerden yüzüne doğru, sıcak
bir hava dalgası geldi. Ayakkabılarını çıkardı, paltosunu astı. Kapıyı içerden
kilitledi. İçeri geçip üstünü değiştirdi. Çantasını odaya bıraktı. Mutfağa
geçti, dünden kalan tavuk soteyi buzdolabından çıkardı. Ocağa koyup ısıttı.
Yanına salatalık turşusu çıkardı. Yarım saat içinde yemeğini yemiş, odaya
geçmişti.
Televizyonu
açtı. Nedense, bugün kitap okuma konusunda isteksizdi. Biraz da yorgundu.
Yorgunluk ve isteksizlik bir araya gelince, televizyon izleyerek zaman geçirmek
istedi, bu gece. Ama önce, çay yaptı kendine. Sonra koltuğa geçti. Televizyonda
rasgele kanalları dolaşmaya başladı. Önce film izlemek geçti içinden. Kanalları
dolaşırken, belgesele rasgeldi. İzlemeye karar verdi.
Belgeselde, aslanlar av peşindeydi. Av
olarak, bizon sürüsünü gözlüyorlardı. Aslanlar, her ne kadar ormanların kralı
olsalar da takım halinde avlanmak mecburiyetindeydiler. Bir aslan tek başına,
koca bir bizon sürüsü ile imkânı yok başa çıkamazdı. Takım halinde avlansalar
da bunun için zekalarını kullanıyorlardı. Takım halindeki aslanlar, bizon
sürüsüne üç bir yandan saldırıyorlardı. Amaçları, hem sürü halinde hareket eden
bizonları yormak hem de sürüden kopmalarını sağlamaktı.
Genellikle
yavru ve zayıf olanları gözüne kestirmektelerdi. Bunun sebebi olarak, belgeseli
sunanın anlatımına göre, bizonların soyunun devam etmesine olanak vermekti.
Çünkü, eğer yetişkin bir bizonu avlasalar, yavru bizonlar kendine bakamayacaktı
ve bu da soylarının tükenmesine yol açacaktı. Ayrıca, yavru ve zayıf bir bizonu
avlamak yetişkin bir bizonu avlamaya oranla daha kolaydı. Aslanlar bu niyetle,
yavru bir bizonu gözlerine kestirdiler. Yavru bizonun yalnız kalması için
sürüyü sürekli taciz etmeye devam ettiler. Sonunda istediklerini elde ettiler. Yorulmuş
ve aslanların tacizleri karşısında şaşırmış olan bizonlar, sürüye uyum
sağlayamayacak kadar olan yavru bizonu sürünün dışında bırakmıştı. Aslanlar bu
fırsattan istifade ederek, yavru bizonun etrafını sardılar. Yavru bizon, var
gücüyle aslanlara karşı koymaya çalışıyordu. Gücünün yettiği kadar, aslanları
kendinden uzaklaştırmaya çabalıyordu. Ancak ormanın en güçlü canlısına ne kadar
karşı koyabilecekti ki! Aslanlar, yavru bizonun boğazına diş geçirmeye
çalışmaktaydılar. Yavru bizon, bunun onun sonu olduğunu bildiğinden buna izin
vermiyordu. Son nefesine kadar mücadele edeceğe benziyordu.
Aslanlar,
artık sürü ile ilgilenmeyi bırakmışlardı. Hepsi yavrunun üstüne çullanmaktaydı.
Bizon sürüsü, tacizin bitmesi ile durmuşlardı. Yavruya saldırmakta olan
aslanlara bakıyorlardı. Ansızın yetişkin bir bizon, güçlü boynuzlarını öne
sürerek, yavruya çullanan aslan sürüsünün üstüne doğru gelmeye başladı.
Yetişkin bizon, yavru bizonun annesi olmalıydı. Kendi canını ortaya koyarak
tehlikeli aslan sürüsüne atıldı. Aslanlar, biraz paniklediler. Ancak kısa süren
bu paniğin ardından, iki bizona birden çullanmaya başladılar. Yetişkin bizon
hem kendi hem de yavrusu için mücadele etmekteydi. Aslanlar, saldırmaya devam
ediyorlardı. Bizon sürüsü de yavaş yavaş hareketlenmeye başlamıştı. Yetişkin bizonun
yavrusunu korumaya çalışması, onları da etkilemişti. Bunu gören bizon
sürüsünden birkaç bizon da anne ve yavruya yardıma geldi. Artık birlikte
aslanlara karşı mücadele ediyorlardı. Aslanlar biraz önceye göre daha temkinli
idiler.
Aslanlar,
ne kadar güçlü olursa olsun, birlikte hareket eden bir bizon sürüsünün
tehlikeli olduğunun farkında idiler. Tek başına, zayıf ve savunmasız bir
yavruyu avlamak kolaydı. Ancak birlik ve beraberlik ruhuyla hareket eden bizon
sürüsüne karşı başarılı olma şansları çok azdı. Hatta kendileri bile
öldürülebilirdi. Böylece mücadele, bizonların zaferi ile sonuçlandı. Yavru bizon
yaralı olarak kurtuldu. Bizon sürüsü, birlik ve beraberlik sayesinde aslan
sürüsüne karşı zafer kazanmışlardı.
Yorumlar
Yorum Gönder